- Anasayfa ››
- Sağlık ve Hayat ››
- Obezitenin Görünmeyen Yüzü
Obezitenin Görünmeyen Yüzü
Obezitenin görünmeyen yüzü son yıllarda dünya genelinde obezite oranlarında dramatik bir artış gözlemleniyor. Dünya Sağlık Örgütü (WHO) verilerine göre, 2016 yılında dünya çapında 18 yaş ve üzeri 1,9 milyardan fazla birey fazla kilolu, 650 milyondan fazla kişi ise obezdi. Türkiye’de de bu oran %30,3’e ulaşmış durumda. Obezite, yalnızca estetik bir sorun değil, aynı zamanda kalp hastalıkları, diyabet, yüksek tansiyon ve metabolik sendrom gibi pek çok sağlık probleminin tetikleyicisi olarak da kabul ediliyor. Peki, obezite nasıl bir hastalık halini alıyor ve neden besin alımımızı kontrol edemiyoruz? Obeziteyi yalnızca aşırı yemek yemek veya hareketsizlikle ilişkilendirmek yanıltıcı olabilir. Bu yazıda, obeziteye yol açan pek çok bilinmeyeni ve besin alımını etkileyen faktörleri detaylı bir şekilde ele alacağız.
Obeziteyi Anlamanın Temel Yolu: Homeostatik ve Non-Homeostatik Faktörler
Obezitenin temel mekanizması, alınan enerjinin harcanan enerjiden fazla olmasıdır. Yani, vücut ne kadar enerji alırsa, o kadar çok yağ depolar ve bu da kilo artışına yol açar. Ancak, neden bazen bu enerjiyi fazla almamız gerektiğini hissetmiyoruz? Besin alımını etkileyen faktörler genellikle homeostatik ve non-homeostatik (homeostatik olmayan) faktörler olarak iki ana başlıkta incelenir.
1. Homeostatik Faktörler
Homeostatik faktörler, vücudun fizyolojik ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla enerji dengesini sağlamaya yönelik mekanizmalardır. Bu faktörler, vücuttaki enerji seviyelerini izler ve gereksinimleri karşılamak için besin alımını düzenler. Bu, vücutta yağ depoları ve kan şekeri seviyeleri gibi izleme sistemleriyle bağlantılıdır. Doygunluk hissi bu mekanizmalara dayanır ve bu hissin oluştuğunda besin alımı sonlandırılır.
2. Non-Homeostatik Faktörler
Homeostatik olmayan faktörler ise daha çok haz ve ödül ile ilgilidir. İnsanlar yalnızca aç olduklarında değil, duygusal ve psikolojik durumlarına bağlı olarak da yemek yiyebilirler. Beyin ödül sistemi devreye girdiğinde, kişiler yediklerinden haz duyar ve bu haz duygusu daha fazla yemek yeme isteğini tetikler. Beyin ödül sistemi, haz verici uyarıcılara (besin, ilaç, vs.) karşı ödüllendirme ve güçlendirme mekanizmalarıyla aktive olan bir beyin yapısıdır. Bu sistem, vücudun doğal homeostatik mekanizmalarının ötesinde, besin alımını artırabilir ve aşırı yeme davranışını teşvik edebilir.
Beyin Ödül Sistemi ve Obezite Arasındaki Bağlantı
Beyin ödül sistemi, vücutta ödüllendirilmiş sinyallere yanıt olarak dopamin salınımını arttırır. Dopamin, beynin ödül merkezlerini harekete geçirir ve bu da bireyi tekrar aynı eylemi yapmaya teşvik eder. Örneğin, sevdiğimiz bir yiyeceği yediğimizde dopamin salgılanır ve bu, beynimize “bu iyi bir şey, tekrar yap” sinyali gönderir. Bu mekanizma, aslında bağımlılık yapıcı maddelerle benzer bir şekilde çalışır.
Besin tüketimi, beyin ödül sistemini uyararak dopamin salgılar. Ancak, aşırı enerjili ve lezzetli yiyecekler, bu mekanizmanın daha da güçlenmesine neden olabilir. Çikolata, cips, şekerli içecekler gibi yiyecekler, beyindeki ödül merkezlerini yoğun şekilde aktive eder ve bu da aşırı yeme davranışına yol açar. Özellikle obez bireylerde yapılan çalışmalarda, dopamin salınımının normalden düşük olduğu, dopamin reseptörlerinin sayısının azaldığı ve beynin ödül yanıtlarının daha hassas hale geldiği görülmüştür. Bu da, aşırı yemenin ve kilonun kontrol edilmesinin daha zor hale gelmesine neden olur.
Obeziteyi Tetikleyen Diğer Faktörler
Besin alımını sadece beyin ödül sistemi değil, birçok çevresel ve psikolojik faktör de etkiler. Örneğin, stres, depresyon, kaygı gibi duygusal durumlar yemek yeme isteğini artırabilir. Duygusal yeme olarak bilinen bu durum, genellikle kişilerin duygusal boşluklarını yiyeceklerle doldurma arayışıdır. Ayrıca, genetik faktörler, çevresel etmenler ve yetersiz uyku da obeziteyi tetikleyebilir.
Yiyeceklerin görsel, kokusal ve tat alma yönü de beynimizde ödüllendirici uyarıları tetikleyebilir. Marketlerde veya fast-food restoranlarında yiyeceklerin görsel çekiciliği, tatlı ve tuzlu yiyeceklerin Obezitenin Görünmeyen Yüzü cazibesi, daha fazla yeme arzusunu doğurur. Bu da besin alımının homeostatik olmayan bir şekilde artmasına neden olur.
Obeziteyle Mücadelede Başarı İçin Ne Yapılmalı?
Obezite, karmaşık bir durumdur ve yalnızca fazla yemek yemek veya hareketsiz olmakla açıklanamaz. Besin alımını etkileyen pek çok faktörün bir araya gelmesiyle ortaya çıkar. Bu nedenle, obeziteyle mücadele süreci de çok yönlü olmalıdır.
- Sağlıklı Alışkanlıkların Erken Yaşlardan İtibaren Kazanılması: Anne karnından itibaren beslenme alışkanlıkları, bireylerin yaşamları boyunca sağlıklarını etkileyebilir. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları kazandırmak, obeziteyi önlemenin en etkili yoludur.
- Beyin Ödül Sistemini Anlamak: Aşırı yeme davranışlarının beyindeki ödül merkezleriyle ilişkili olduğunu bilmek, bu tür davranışlarla başa çıkabilmek için psikolojik destek almayı gerektirebilir. Besin bağımlılığı, tıpkı diğer bağımlılıklar gibi, tedavi edilmesi gereken bir durumdur.
- Sürdürülebilir Bir Beslenme Planı: Obezite tedavisinde başarının anahtarı, bireylerin yaşam tarzlarını sürdürülebilir şekilde değiştirebilmeleridir. Uzun vadeli hedeflere ulaşmak için dengeli ve sağlıklı bir beslenme planı oluşturmak önemlidir.
- Psikolojik Destek: Obeziteyle mücadele eden bireyler için psikolojik destek almak, yalnızca duygusal yemekle başa çıkmada değil, aynı zamanda yeme alışkanlıklarını değiştirmede de faydalıdır. Diyetisyen ve psikolog desteği ile daha sağlıklı bir yaşam biçimi benimsenebilir.
Obeziteye Karşı Çok Yönlü Bir Yaklaşım
Obezite, yalnızca fazla kalori alımı ve hareketsizlikle sınırlı bir sorun değil, beynimizdeki ödül mekanizmaları ve çevresel etmenlerle de şekillenen karmaşık bir durumdur. Bu nedenle, obeziteyle mücadele süreci hem fiziksel hem de psikolojik açıdan ele alınmalıdır. Beyin ödül sistemi, bu sürecin anlaşılmasında önemli bir yer tutar ve bu sistemi anlamak, bireylerin aşırı yeme davranışlarıyla başa çıkmalarına yardımcı olabilir. Sağlıklı beslenme alışkanlıkları geliştirmek, psikolojik destek almak ve sürdürülebilir bir yaşam tarzı oluşturmak, obeziteyi kontrol altına almak ve sağlıklı bir yaşam sürdürmek için kritik öneme sahiptir.
Yorum yaz